Monday, May 25, 2009

En Sevdiğim Mevsim



    Çok uzun aman geçti yazmayalı. En son yazımda beni hamile zannetmiş okuyanlar demiştim. :) Meğerse ben yanılmışım. Hamileymişim ben de. :) Bugün 25. haftamı bitirdim. Anne olmadan yazayım tekrar dedim. Neredeyse blog şifremi unutmuşum girmeye girmeye. 6 aydır aklım fikrim bebekte. Çok değişik hissediyorum. Sanki ilk defa benim başıma geliyormuş gibi. Hamile olmadan önce sanki hiç kalmayacakmışım, hep böyle evde eşimle bir ömür geçirecekmişiz gibi geliyordu. Şimdiyse kocaman bir aile olma hayalleri kuruyorum. Bu arada bir oğlumuz olacak. İsmini henüz netleştiremedik. Bu aralar belli olur sanırım. Onu hep bembeyaz yataklarda bembeyaz tulumlar içinde kıpır kıpır oynarken, bana bakınca heyecanlanırken hayal ediyorum. İnş. sağlıkla kavuşuruz ona. Tatlı tatlı alışverişlere başladık. Bir odamızı boşalttık onun için hazırlık yapılacak. Baştan belliydi tabi o odanın üçüncü kişiye ait olduğu. Daha 1 kilo bile değil ama odası var. :) Bu ne lüks Allah'ım. :P  Günler liste hazırlamakla, neler alınacak diye düşünmekle geçiyor. Her ayrıntı geliyor aklıma. Sanki bitmeyecekmiş gibi. 6 ayın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. 3 aycık kaldı. Aslında hem çok uzun hem çok kısa. Bakalım nasıl olacak, neler yaşayacağız. 
    Şimdi balkonumda serinliğin tadını türk sanat müziği eşliğinde çıkarıyorum. Yemeklerim hazır. Bir yandan kuşların cıvıltıları beni mest ediyor. Sabah namazında başlayan akşama kadar süren bu sesler bana terapi etkisi yapıyor. Mübarek hayvanlar ne güzel cilveleşiyor. :)  Şimdilik bana güle güle sonra gelirim. Bi 6 ay daha yazmam heralde.  :p

Thursday, December 25, 2008

Slm

Ya galiba bir önceki yazımı okuyan bir kaç kişi beni hamile zannetmiş :) Hayııııııııırrr ben tek kişiyim. Yalnış anlaşılmalara mahal vermeyelim arkadaşlar...

Monday, December 15, 2008

Başlık uyduramadım

Öğrencilik bitiyor sanırım. Son 1 dersim kaldı. Bir de tez. Sonrası belki bir iş belki bir kurs ama birşey. Hem seviniyorum artık rahatlayacağım diye hem de büyümek istemiyormuşum gibi bir his var içimde. Okul bitince otomatik yaş ta büyüyor sanki bir anda. :) Bu aralar bir siteden ingilizce ders alıyorum hergün. Çok eğlenceli geçiyor. Gerilediğimi düşünürken öyle olmadığını farkettim. Kendime haksızlık edip üzülüyordum unutuyorum diye. Meğerse hala iyiymişim :)Yarın ingilizce roman hikaye tarzı birkaç kitap alıp okumaya başlayacağım. İşte öyle...

Sakin, huzurlu, mutlu bir yaşantımız var eşimle. 2 kişi yaşamaya çok alıştım. Evde bir başkasının sesi olduğunda garip hissediyorum. Marketime gidiyorum arada bir. Çoğu zaman sipariş veriyorum, üşendiğimden :) Hava almak istediğimde meydana çıkıyorum, elime bir mısır alıyorum, dönüşte de taze taze meyve alıp eve dönüyorum. Artık yapılacak şeylerim kısıtlandığından yavaş yavaş kendimi anne olmaya alıştırmak istiyorum. Ama hala tam anlamıyla sindiremedim. Garip birşey bu. Daha senesini doldurmamış arkadaşlarımın çocukları oldu. Bu ne hız, bu nasıl bir karar anlamış değilim. Nasıl bir psikolojiyle karar veriyorlar acaba? Anne baba olmak fikrine alışmadan, iki kişi yaşayamadan neden bir üçünçüyü hayatlarına sokmak istiyorlar? Bu ne acele anlamadım. :) Zaten hayatının geri kalan kısmını çoluk çocuk torun torbayla geçireceksin. Bırak bari en azından 2 yıl yalnız ol. Özle, iste, sindir... Bunda aile toplum baskısı da var tabi. Çocuk olmadan tam anlamıyla aile olunamayacağını düşünen teyzeler var hala. Tabi teyzemin eline vermişler 16 da bebesini. Ömür boyu onla geçirmiş. Gözünü açmış eş olmuş, gözünü kapamış anne olmuş :) Bi daha da açamamış gözünü... Neyse hadi yeter bu kadar ben gider...

Thursday, October 23, 2008

Günaydın. I'm back.
Yazdan kalma güzel bir hava var bugün. Erkenden kalkıp kendimi dışarı attım. Pastaneden poğaçalarımı aldım sallana sallana, umursuz umursuz yürüdüm :) Mis gibiydi içime çektiğim, bana hayat veren hava. En sevdiğim mevsim sonbahar. Eski günleri hatırlatıyor bana. Çoğu evde soba yanardı ve sokaklar duman kokusu olurdu. Her evin bacasından gri dumanlar yükselirdi. Birde soğuk havayla buluşunca mis gibi kokardı heryer. Ben mi abarttım bilmiyorum ama başka güzeldi o zamanlar. Şimdi her evde doğalgaz. Sobalar alaturka kaldı. Ne eskisi gibi ısınıyoruz ne de evimizde kestane keyfi yapabiliyoruz. Şimdiki moda kestaneleri ortasından çizip fırına koymak... Yersenn... Öyle işte. Canım yalnız gezmek, simit yemek istiyor. Eve dönüşlerimde simit alıp yiyorum ama kalabalıklar içinde insanlara çarpa çarpa yemek çokda keyifli olmuyor. Epey zaman oldu ki Üsküdar'a gitmedim. Eskiden sıkça gider taşların üzerinde simit yer denizi seğrederdim. Malesef marmararay çalışmasından dolayı Üsküdar'ın yolları rezil oldu. Aslında bazen bir dostla da keyifli olur oralar. Fakat gelecek olanlarda ya içleri geçmiş olanlar ya da aşktan gözü kör olanlar. Yalnızım yani :) Aşk demişken. Aşk nedir?

İnsan neye aşık olur? Nedir bu aşık olunan şey? Aşık olan mı, aşık olunan mı aşkı aşk yapar? Biraz düşünüp yazmak isterim bu konuyu. Şimdi atta gidiyorum uzağa, ancak hazırlanırım.

''bende kalan...
bende kalan aslında sana ait değil
sadece ılık, hafif esintili
bir yaz akşamı görüntüsü
açık pencereye arkası dönük sen,
esintiye kapılıp zaman zaman savrulan tüller
ve tüllerin ardında kalarak
çiçek desenli gölgelere bürünen
eşsiz ama umutsuz yüzün
bunun nesi sana ait olabilir?
yalnız ben görmüşsem...''

Friday, July 4, 2008

tatiller başlasın..

Yarın bitanecik eşimin doğum günü. Gittikçe büyüyor :) Herkes bebeğini anlatıyor bloglarda bense eşimi. Napalım iki kişiyiz işte. Rana gelene kadar böyle. Bugün ne alsam ne yapsam diye düşüne düşüne bir hal oldum. Ne zor şey hediye düşünmek. Sonunda almamaya karar verdim zaten :) Girdim mutfağa en sevdiği tatlıyı yaptım attım dolaba yarına hazır olacak. Sabah da kuş üzümlü sarıyer böreği, tahinli cevizli kurabiye yapıcam. Kahvaltıya da Ayşe annemler gelecek. Akşama kadar beraberiz. Gün içinde daha çok şey gelir aklımıza yapacak. Yapar yapar yeriz. :) Güzel bi gün olacak.

Bu arada 1 hafta sonra Karadeniz turuna çıkıyoruz eşimle. İlk defa gidiyorum oralara. Çok heyecanlıyım. Hazırlıklara başlamak lazım haftabaşı. Rotamızı belirledik şimdiden. Cumartesi sabaha karşı çıkıp günbatımını izleyeceğiz. Bol bol an an resim çekicem. Bu gezi için yeni makina bile aldık. Yaylalarda yuvarlanırken poz vericem. :) Yaklaşık 10 gün oralardayız. Trabzon, Amasra, Rize, Ordu, Giresun... Tabi Allah izin verirse. Temmuz'da Karadeniz'in yaylalarında, Ağustos'ta Antalya'nın plajlarında olucaz. :)) Plaj dediysem ben kadınlar havuzunda eşim odasında pc'nin yanında olucak. :) Ağustos' ta da iki aile Antalya'da bi otelde 4 gece kalıp oradan Isparta'ya geçicez inş. Sonra güzel Ege'min yollarından kavun, karpuz ala ala İstanbul'a dönücez. Hatta sepetle incir. :) İnş. demek lazım tabi. Kısmetse olacak.

Birazdan terziye çıkıcam caddeye. Birşey diktirmiştim onu alıcam. Belki canım isterse bi hediye alırım eşime. :) Belki onu alıp gelirim eve. Az kaldı zaten çıkışına. 17 gün sonra da benim doğum günüm. Bu ay bizim ayımız. 15 gün sonra da Ayşe annemin doğumu. :) Ne güzel. hihihihohuha.

Thursday, June 12, 2008

hayattaki tek gerçek

Evet hayattaki en gerçek şey ölüm. İlk defa bu kadar yakın hissettim ölümü. 3 yıl önce hala unutamadığım bitanecik dedem benim kollarımda vefat etmişti fakat defnini görmemiştim. 2 gün önce babanemizi kaybettik. Defnedilirken gördüğüm ilk kişi. O an herşeyden nefret ettim. Aklınıza gelecek herşeyden. Ne kadar yalan bir dünyada yaşıyoruz. Hep bu dünya hep bu dünya diye diye öleceğiz bir gün. Bu aralar bu sebepten dolayı pek iyi sayılmam. Hep gözümün önünde. Hayat kalan için hala hoş. Malesef. Bir de eşimin ağlamalarına dayanamadım galiba. Biraz da o etkiledi beni. Kefen satın almaya gidip geldikten sonra bana dönüp: ''Gelinlik kumaş da, kefen de aynı yerde satılıyor.'' deyince farklı hislere büründüm. Üzerimdeki kıyafetim, en sevdiğim takılarım, evimin eşyaları ve en sevdiklerim... Hepsi fani. Mesela 4 gün eşim yok. Evde yalnızım. Ne yemek pişirmek istiyorum, ne çay demlemek. Herşey sevilenle güzel, hoş. Gerisi yalan. Nihayetinde 5 metre beze sarıp toprağa verecekler cismini. Bir de dişlerin takmaysa onu bile çok görüp, çıkarıp baş ucuna bırakacaklar.
...

Ya zamanindan cok erken gelirim

Ya zamanindan cok erken gelirim
Dunyaya geldigim gibi,
Ya zamanindan cok gec ,
Seni sevdigim gibi

Mutluluga hep gec kalirim
Hep erken giderim mutsuzluga
Ya hersey bitmistir coktan
Ya hicbir sey baslamamis.

Oyle bir zamanina geldimki yasamin
Olume erken sevgiye gec,
Yine gecikmisim bagisla sevgilim
Sevgiye on kala olume bes!
Aziz Nesin